Eitimci ve yazar William Howard Armstrong, ilk kez 1969 yılında yayınlanan Sounder eseri ile okura merhaba diyor. Yayınlanmasından kısa bir süre sonra Sounder, Birleşik Devletler’de çocuk edebiyatı için verilen en prestijli ödüllerden John Newbery Madalyası ve Lewis Carroll Edebiyat Ödülü’nü kazanıyor. 1930’lu yıllarda Amerika’da köleciliğin ardından gelen “ortakçılık” isimli bir tarım sisteminde varoluş mücadelesi veren siyahî bir ailenin hikâyesini konu alıyor. Doğu Rüzgâr Özer’in çevirmenliğini yaptığı ve Ahmet Can Palüza’nın resimleştirdiği eser, 19’uncu yüzyılda yoksul bir Afrikalı-Amerikalı çocuğun okuma ve öğrenme merakı ile sadık inancının izini sürüyor. Ailesini dönemin zorlu koşullarına rağmen geçindirmeye çalışan baba, çoğu zaman av köpeği Sounder ile kulübelerine eli boş döner. Bir gün eve yiyecekle dönmeye başarır ama aile bireylerinin sevinci uzun sürmez.
Eve gelen öfkeli bir şerif ve iki yardımcısı, çocuğun babasını, hayvanı bir çiftlikten çaldığı iddiasıyla tutuklar. Dünya Gençlik Edebiyatı’nda bir dönüm noktası olan ve beyaz perdeye de uyarlanan eser, çocukluktan yetişkinliğe geçiş döneminde olan bir çocuğun zamanla kendi aklına ve gücüne güvenmesini, geleceğe daha emin adımlar atabilecek cesareti kendisinde bulabilmesini anlatıyor.
Okuru, ailesine bağlı, onurlu ve güçlükler karşısında yılmaz bir çocuğun dünyasına şahitlik etmeye çağıran roman, renk ve sınıf farklarından güçlü olan sevgi bağlarına, hayvanlara ve var olanın olduğu gibi kucaklanmasına dikkat çekiyor.
“Sounder’ın sesine paha biçilemezdi. Bu ses, büyük göğüs kafesinden ve geniş çenesinden âdeta bir mağaranın içinden yankılanıp geliyormuşçasına çıkıyordu; daha dışarıya ulaşmadan yarı yankıya dönüşüyordu. Avını ağaca kaçmak zorunda bırakan Sounder’ın geceyi dolduran ani havlamasını duyan bir yabancı, ağacın altında bir değil, altı köpek olduğunu düşünebilirdi. Ama kırsalın tamamında, verandalarının direklerine yaslanmış veya kulübelerinin kapılarında dikilmiş olan komşular, bu sesin Sounder’a ait olduğunu biliyorlardı.”
Eve gelen öfkeli bir şerif ve iki yardımcısı, çocuğun babasını, hayvanı bir çiftlikten çaldığı iddiasıyla tutuklar. Dünya Gençlik Edebiyatı’nda bir dönüm noktası olan ve beyaz perdeye de uyarlanan eser, çocukluktan yetişkinliğe geçiş döneminde olan bir çocuğun zamanla kendi aklına ve gücüne güvenmesini, geleceğe daha emin adımlar atabilecek cesareti kendisinde bulabilmesini anlatıyor.
Okuru, ailesine bağlı, onurlu ve güçlükler karşısında yılmaz bir çocuğun dünyasına şahitlik etmeye çağıran roman, renk ve sınıf farklarından güçlü olan sevgi bağlarına, hayvanlara ve var olanın olduğu gibi kucaklanmasına dikkat çekiyor.
“Sounder’ın sesine paha biçilemezdi. Bu ses, büyük göğüs kafesinden ve geniş çenesinden âdeta bir mağaranın içinden yankılanıp geliyormuşçasına çıkıyordu; daha dışarıya ulaşmadan yarı yankıya dönüşüyordu. Avını ağaca kaçmak zorunda bırakan Sounder’ın geceyi dolduran ani havlamasını duyan bir yabancı, ağacın altında bir değil, altı köpek olduğunu düşünebilirdi. Ama kırsalın tamamında, verandalarının direklerine yaslanmış veya kulübelerinin kapılarında dikilmiş olan komşular, bu sesin Sounder’a ait olduğunu biliyorlardı.”