Ertuğrul Özkök, eşinin ismine gönderme yapan “Tansu’ya Mektuplar” başlığı altında yazdığı ve “newsletter” olarak paylaştığı yazılarında bugün, “İmam Hatipli anne babalar siz çekiniyorsanız ben sorayım” başlıklı yazısına çok fazla geri dönüş olduğunu belirterek, kendisine gelen sorulara cevaplar verdi. Özkök, “Şimdi ben soruyorum” diyerek, “Gezi protestolarına katılan bayanlara “Sürtük” dendiği vakit siz de rencide olmadınız mı? O şovlara benim kızım ve kız torunum da katıldı. O kelamların bizlerde ne yaralar açtığını hiç düşündünüz mü…” sözlerini kullandı.
Özkök’ün “İmam-Hatip soruları; o gün biz de rencide olmuştuk lakin 16 Temmuz sabahı o soruyu sorduk mu?” başlıklı yazısı şu formda:
İmam-Hatip soruları; o gün biz de rencide olmuştuk fakat 16 Temmuz sabahı o soruyu sorduk mu?
Dün İmam Hatip’li anne ve babalara seslenmiş, “Siz çekiniyorsanız ben sorayım” diye bir dizi soru sormuştum.
Yazı büyük ilgi gördü.
Galiba imam hatipli okurlardan da çok ilgi görmüşüm.
Çünkü onlardan hayli geri dönüş aldım.
***
Beklediğim üzere oldu.
Görüşünü e-maille bildirenler, fikirlerini dikkatli ve nazik bir biçimde tabir ettiler.
Hepsine çok teşekkür ederim.
***
Sosyal medya ise beni yeniden şaşırtmadı.
Hakaret ve küfürler oradan geldi.
Normaldir. Sonuçta herkes reaksiyonunu kendi mezhebine uygun tabir ediyor.
Bana e-maille görüş bildirenlere tıpkı üslupla karşılık verdim.
Onlar bildirilerini “Saygılarımla” diye bitiriyordu, ben de yanıtımı hürmetlerimle bitirdim.
Şimdi o görüşleri ve yanıtlarımı özetliyorum.
***
DİYORLAR Kİ; “Siz aslında imam hatip okullarını sevmezsiniz. Bugün ortaokuldan liseye geçiş imtihanındaki imam hatipli öğrencilerin yüzde 50’si öbür liseleri tercih etti diye seviniyorsunuzdur. Eminim bu periyot bittiğinde yüzde 100’ü vazgeçse daha da çok sevinirsiniz…”
CEVABIM: Görüşlerinizi dikkate okudum. Siz de benim yazımı tıpkı dikkatle okuduysanız şunu görmüş olmalısınız;
Ben imam hatip okullarını küçük düşürecek, orada okuyan çocukları, çocuklarını oraya kendi dileğiyle gönderen aileleri kıracak, rencide edecek tek söz yazmadım. Hayatım boyunca da yazmadım. Yalnızca, sizin de sormanızın uygun olacağını düşündüğüm birtakım soruları sordum. Bu okullarda okuyan, çocuklarını o okullara gönderen herkes saygılıyım.
Kendi tercihleridir.
***
DİYORLAR Kİ: “Gülşen’in bu kelamları hakkında ne düşünüyorsunuz?”
CEVABIM: Muhafazakâr medyada birçok makul müellif ne düşünüyorsa o denli düşünüyorum. Gülşen’in latife yollu da olsa bu kelamları aleni bir yerde söylemesini hiç lakin hiç tasvip etmedim. Ne yazık ki eleştirmeme vakit bırakmayarak içeri attılar. Lakin şunu da merak etmedim değil; şayet Gülşen tıpkı cümleyi “Sapıklığı devlet lisesinde mi öğrendin’ halinde kursaydı, sizin reaksiyonunuz ne olurdu? Bence bunu da bir düşünün. Zira geçmişte diğerlerinin rencide olup da, sizlerdenrbeklediğimiz reaksiyonun gelmediği olaylar da oldu.
***
DİYORLAR Kİ; “Eski Türkiye’yi özledim diyorsunuz. Eski Türkiye adaleti çok mu güzeldi ki özlüyorsunuz?
CEVABIM: Eski Türkiye adaleti hakkında en az sizin kadar benim de tenkitlerim vardı. Nuh Mete Yüksel’in Erbakan ve partisi hakkındaki iddianamesinde kullandığı “Kan içici vampirler” üzere hukuk dışı sözleri daima eleştirdim. Parti kapatmanın kabul edilebilecek bir şey olmadığını, Hürriyet’in birinci sayfasından anons ederek tekraren yazdım. Polis sabahın köründe Merve Kavakçı’nın kapısına dayanıp götürmek istediğinde, merhum Ecevit’le birlikte en büyük yansıyı verenlerden biriydim. Fakat son 15 yılda gördüklerimiz, yaşadıklarımız, sergilenen adaletsizlikler, söz hürriyetine gelen sınırlamalar eminim benim kadar sizi de endişelendirmiştir. O nedenle Silivri davalarındaki hukuksuzlukları da daima eleştirdim. Geçmiş periyotta 28 Şubatçı diye beni hergün yer den yere vuran, hatta hapise attırmaya çalışan Mümtazer Türköne’yi de savundum, Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan, Şahin Alpay, Ahmet ve Mehmet Altan ve mahpustaki öteki insanları da savundum.
***
DİYORLAR Kİ; “Hayatında hiç imam hatipli bir aile ve çocukları ile tanıştınız mı?
CEVABIM: İmam Hatip mezunu Ahmet Hakan, benim genel yayın direktörlüğüm devrinde Hürriyet’e başladı ve yıllarca birlikte çalıştık. Tanıştığım çok sayıda imam hatip mezunu insan var. ‘Tanıştın fakat tanıdın mı’ diye sorarsanız, bana da şu soruyu sorma hakkını verirsiniz: “Peki siz imam hatipte okuyan çocuğunuzu tanıdınız mı? Dün o soruları sadece bunun için sordum. Siz de tanıyın diye…Mesela Eskişehir Üniversitesi’nde imam hatip öğrencileri üzerine yapılan tezi okudunuz mu? Okuduysanız, siz de çocuğunuza ve Ulusal Eğitim Bakanlığı’na birtakım sorular sorup tanımaya çalışırdınız. Ben o tezi satır satır okudum ve onun için sordum o soruyu.
***
DİYORLAR Kİ: Laik kesimde imam hatip okullarına karşı bir alerji var. Kimilerinde olabilir, bende yok. Lakin şunları söyleme hakkını da kendimde görüyorum. İmam hatip okulları kutsal yerler değil. Orası ne cami, ne ibadethane. Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin birer eğitim yuvası. Tıpkı bu ülkenin liseleri, kolejleri üzere. Yani yalnızca çocuklarını o okullara gönderen ailelere ilişkin bir alan değil orası. Eğitim sisteminin kesimi olarak hepimizi ilgilendiriyor.
***
EĞER DİYORSANIZ Kİ; “Biz tekrar de rencide olduk….”
BEN DE DERİM Kİ; Bakın işte o duyguyu çok güzel anlıyorum. Zira sayın Cumhurbaşkanı 10 yıl evvel “İmam Hatip okullarından terörist çıkmaz” dediği vakit, ima yollu olarak “Teröristler devlet liselerinden çıkar” dediği manası çıktığı için biz de çok incinmiştik. Bizlere ilkokulda, ortaokulda, lisede fazileti öğreten, insanlığı öğreten, bilimi öğreten ve artık bir kısmı ortamızda olmayan öğretmenlerimiz ismine da rencide olmuştuk. Yeniden de bu hissimizi içimize sakladık. Sitemle geçiştirdik. Asıl kıymetlisi 16 Temmuz 2016 sabahı da, ortadan geçen 6 yıl içinde de bir defa dahi şu soruyu sormadık:
‘15 Temmuz günü kendi halkına kurşun sıkan, seçilmiş iktidarı devirmek emeliyle terör çetesine mensup olma savıyla tutuklanan, yargılanan, mahkum edilen bireyler ortasında hiç mi imam hatip mezunu yoktu?
Evet sormadık. Zira olabilir. Olmuştur da. Devlet lisesinden mezun olan da olabilir, olmuştur da.
Bu ne imam hatipte okuyan çocukları töhmet altında bırakır, ne de devlet liselerinde yahut özel okullarda okuyanları.
***
ŞİMDİ DE BEN SORUYORUM: Cumhurbaşkanının o gün söylediği, bugün hâlâ söylemeye devam ettiği o kelamlardan siz hiç rencide olmadınız mı? Olmuyor musunuz?
Bakın ortaokula masraf çocuklarınızın yüzde 50’si bu yıl lise için öbür okulu tercih etti. Yani artık onlar da devlet yahut özel liseli olacak.
Gezi protestolarına katılan bayanlara “Sürtük” dendiği vakit siz de rencide olmadınız mı?
O şovlara benim kızım ve kız torunum da katıldı. O kelamların bizlerde ne yaralar açtığını hiç düşündünüz mü…
Oysa muhafazakâr kanattan birinin çıkıp, yeniden muhafazakâr kanattan bir bayan müellife “Sürtük” diye saldırdığı gün bizler çok rencide olduk. İnanın çok rencide olduk.
İşet yüzden o soruları sordum. Zira bir millet olmanın gereği budur diye düşünüyorum.
Bu kutuplaşmanın hepimizi ikili standartlı hale getirdiğini, hepimizin karakterinden her gün bir şeyler söktüğünü görüyorum.
Ve şuna inanıyorum. Bu ortak duyguyu hissedebilirsek,
Göreceğiz ki, İmam hatipler için yapılan nahoş latifeleri da, bu ülkenin bayanlarına sürtük denmesini de, namaz kılmayan için katli vaciptir denmesini de daima birlikte kınayacağız.
İnanın bu türlü şeylere verilecek en büyük ceza mahpus değil, milletin tamamının, ortak vicdanından gelecek bu ses olacaktır.
Yani latife çizgisini aşan bir sanatçıyı hapise atmak gerekmiyor.
Hele hele bu kadar samimi ve şık biçimde özür dilemişse, onu hapise atmak da en az o latife kadar bizi rencide etmeli.
Saygılarımla. Ertuğrul Özkök