Koronavirüs salgını ve Rusya-Ukrayna savaşı sonrası yükselen enflasyonlara karşı, faizi ilaç olarak gören birden fazla merkez bankası agresif faiz artışlarına gitti. Artık ise bu faiz artışları dünyayı derin bir resesyon kriziyle karşı karşıya bırakmak üzere… Türkiye ise birçok ülkenin bilakis bu süreçte büyümeye odaklanarak, faizleri indirme yoluna gitti…
ABD İKTİSADI İÇİN GÜÇ GÜNLER GELİYOR
JP Morgan CEO’su Jamie Dimon, ABD iktisadının ve global iktisadın gelecek yılın ortasına kadar resesyona girme ihtimalinin bulunduğunu belirtti.
Dimon, süratli yükselen faiz, artan enflasyon, Rusya-Ukrayna savaşı, Fed’in para siyasetlerinin bilinmeyen potansiyellerinin Resesyon göstergesi olduğunu söyledi.
Bu etkileşimlerinin sonucunun ABD ve dünya iktisadı için resesyon oluşturabileceğini belirten Dimon, Avrupa’nın şu anda resesyona girdiğini, 6-9 ay sonra da ABD iktisadının resesyona girebileceğini kaydetti.
“S&P 500’DE BÜYÜK DÜŞÜŞ YAŞANACAK”
Dimon, S&P 500 endeksinin yüzde 20 düşüş gösterebileceğini belirtirken “Bu yüzde 20’lik düşüşün birinci yüzde 20’lik düşüşten çok daha acı verici olması muhtemel” sözlerini kullandı.
RESESYON İHTARLARI PEŞ PEŞE GELİYOR
IMF Lideri Kristalina Georgieva ve Dünya Bankası Lideri David Malpass iki kurumun yıllık toplantılarının başlangıcı nedeniyle düzenlenen sanal aktiflikte global iktisada ait değerlendirmelerde bulundu. IMF Lideri Georgieva yüksek faizlerin büyümeyi olumsuz etkilemeye başladığını belirtti.
DARALMA İLE 4 TRİLYON DOLARLIK KAYIP
IMF bu sene ve gelecek sene dünya iktisadının yaklaşık üçte birinin arka arda en az 2 çeyreklik periyotta daralmasını ve 2026 yılına kadar üretim kaybının 4 trilyon dolar olmasını bekliyor.
Enflasyonun ‘raydan çıkmasını’ kabul edemeyeceklerini belirten IMF Lideri resesyon riskine karşın güçlü aksiyon alınması gerektiğini savundu.
Gelişen iktisatların sıkılaşma siyasetleri nedeniyle zorlandığını belirten Georgieva “Eğer birlikte hareket edersek 2023’te karşılaşacağımız zorlukların önüne geçebiliriz”dedi.
Dünya Bankası Lideri Malpass da gelecek yıl global çapta daralmanın ‘gerçek bir tehdit’ olduğunu, dolardaki güçlenmenin gelişmekte olan ülke para ünitelerinde bedel kaybına yol açtığını ve bu ülkelerin borç düzeylerinin çok yükseldiğini belirtti.