1881 yılında Viyana’da doğan Yahudi asıllı yazar Stefan Zweig, yalnızca dünya edebiyatına armağan ettiği şahane kitaplarıyla değil, aynı zamanda çağının kara yazgısıyla birleşmiş yaşam öyküsüyle de totaliter rejimlerin dünyayı sürüklediği kan ve savaşlarla dolu 20. yüzyıl tarihinin önemli bir figürü… İkinci Dünya Savaşı’nın acımasız koşullarında yazmaya çalıştı. Adolf Hitler’in muhaliflere yönelik yürüttüğü sert politikası gittikçe artıyordu. Zweig de diğer aydınlar gibi çareyi Almanya’yı terk etmekte buldu. 1942 yılında Brezilya’nın Rio de Janerio kentinde karısı Lotte ile intihar ettiğinde dünya edebiyatı büyük bir kalemini kaybetmiş oluyordu. Usta yazar, arkasında yazdığı eserleri bırakarak hayatına son verdi. Zweig de Almanya’da yaşayan altı milyon Yahudi’den biriydi; Hitler’in antidemokratik politikalarını eleştirdiği için ölümle tehdit edildi, sürgün yedi. 20. yüzyılın önemli edebiyat işçilerinden olan yazarın kitapları, hala en çok okunan eserlerin başında geliyor. Onun ünü çok az yazara nasip oldu. “Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar.”
Zweig denilince Satranç kitabının hemen akla gelmesini anlayışla karşılarım. Nitekim bazı yazarların diğer kitapları arka planda kalırken, en çok okunan ve bilinen kitapları ise elden ele dolaşır. Nasıl ki; Dostoyevski Suç ve Ceza, Uberto Eco Gülün Adı, Victor Hogo Sefiller’le anılıyorsa Zweig’nin de Satranç’la hatırlanması sanırım bu örneklerle daha da anlaşılır bir hal alıyor. 1942 yılında Brezilya’nın Rio de Janerio şehrinde intihar eden Zweig, ölümünden çok kısa bir süre önce tamamlar Dünün Dünyası adlı eserini. Otobiyografik bir eser olan Dünün Dünyası, on altı ayrı bölümden oluşur ve kronolojik olarak birbirini takip eden her bölüm yazarın hayatındaki farklı bir dönemi anlatır. Stefan Zweig’ın, yaşamı boyunca hem kendi ülkesinde Nazizmin tahakkümü altında bir “öteki” hem de farklı ülkelerde ve kıtalarda bir “sürgün” olarak geçen fırtınalı yaşamını bu kitapta okuyabilirsiniz. Yaşlı kıtada dünyaya gelen Zweig, henüz büyük savaşların başlamadığı, Avrupa’nın ve dünyanın büyük kıyamet öncesi (I. ve II. Dünya Savaşları) sakin ve güven dolu ortamında çok iyi bir eğitim alır; İngilizce, Latince ve Fransızca öğrenen Stefan Zweig; operadan tiyatroya, müzikten edebiyata değin sanata tutkun bir genç olarak yaşamını sürdürür. Adolf Hitler’in 1933 yılında iktidara gelmesiyle kitapları milyonlarca satan, dünyanın en önemli ve saygın yazarlarından biri olan Zweig’ın eserlerinin zaman içerisinde kütüphanelerden, kitapçılardan toplatıldığı, meydanlarda yakıldığı, isminin dahi yasaklandığı korkunç yılları yazarın hüzün dolu tümcelerinden okuyoruz. Nihayetinde pek çok Yahudi asıllı bilim insanı, sanatçı ve yazar gibi Stefan Zweig da ülkesini terk etmek zorunda kalır. Stefan Zweig, kalan yaşamını ülkesinden uzak olarak yaşar. Yazar, çok sevdiği karısı Lotte ile 22 Şubat 1942’de intihar etti.
Zweig denilince Satranç kitabının hemen akla gelmesini anlayışla karşılarım. Nitekim bazı yazarların diğer kitapları arka planda kalırken, en çok okunan ve bilinen kitapları ise elden ele dolaşır. Nasıl ki; Dostoyevski Suç ve Ceza, Uberto Eco Gülün Adı, Victor Hogo Sefiller’le anılıyorsa Zweig’nin de Satranç’la hatırlanması sanırım bu örneklerle daha da anlaşılır bir hal alıyor. 1942 yılında Brezilya’nın Rio de Janerio şehrinde intihar eden Zweig, ölümünden çok kısa bir süre önce tamamlar Dünün Dünyası adlı eserini. Otobiyografik bir eser olan Dünün Dünyası, on altı ayrı bölümden oluşur ve kronolojik olarak birbirini takip eden her bölüm yazarın hayatındaki farklı bir dönemi anlatır. Stefan Zweig’ın, yaşamı boyunca hem kendi ülkesinde Nazizmin tahakkümü altında bir “öteki” hem de farklı ülkelerde ve kıtalarda bir “sürgün” olarak geçen fırtınalı yaşamını bu kitapta okuyabilirsiniz. Yaşlı kıtada dünyaya gelen Zweig, henüz büyük savaşların başlamadığı, Avrupa’nın ve dünyanın büyük kıyamet öncesi (I. ve II. Dünya Savaşları) sakin ve güven dolu ortamında çok iyi bir eğitim alır; İngilizce, Latince ve Fransızca öğrenen Stefan Zweig; operadan tiyatroya, müzikten edebiyata değin sanata tutkun bir genç olarak yaşamını sürdürür. Adolf Hitler’in 1933 yılında iktidara gelmesiyle kitapları milyonlarca satan, dünyanın en önemli ve saygın yazarlarından biri olan Zweig’ın eserlerinin zaman içerisinde kütüphanelerden, kitapçılardan toplatıldığı, meydanlarda yakıldığı, isminin dahi yasaklandığı korkunç yılları yazarın hüzün dolu tümcelerinden okuyoruz. Nihayetinde pek çok Yahudi asıllı bilim insanı, sanatçı ve yazar gibi Stefan Zweig da ülkesini terk etmek zorunda kalır. Stefan Zweig, kalan yaşamını ülkesinden uzak olarak yaşar. Yazar, çok sevdiği karısı Lotte ile 22 Şubat 1942’de intihar etti.