Hazine ve Maliye Bakanlığı, Gelire Endeksli Senet ile “parası olana getiri garantisi” sağlayacak. Hazine ve Maliye Bakanlığı, gerçek kişilere sunulmak üzere gelire endeksli devlet iç borçlanma senedi (GES) talep toplanmasına 15 Haziran 2022’den itibaren başlayacak.
Gelire endeksli devlet iç borçlanma senedi (GES) ile senet sahiplerine minimum getiri garantisi verilecek. GES’lere ilişkin faiz ve vadeye ilişkin açıklama yapılmazken, yeni senetlerin getirileri Kamu İktisadi Teşekkülleri’nden elde edilen gelire endekslenmesi bekleniyor.
Öte yandan BDDK ve Merkez Bankası da parasal sıkılaşma uygulamasına gitti.
Hükümetin adımlarını değerlendiren ekonomi-politikçi Prof. Dr. Mustafa Durmuş’a göre söz konusu adımlar enflasyonu dizginlemekten uzak.
Evrensel’den Uğur Zengin’e açıklamalarda bulunan Durmuş, GES hamlesi için “Dolarizasyona karşı liralaşma adımı” değerlendirmesi yaptı. Durmuş, “KKM gibi bir şey düşünüyorlar fakat bu gerçekten işe yaramayabilir. İkincisi, dolar/TL’de volatilite dediğimiz çok hızlı yükselişi yavaşlatabilir miyiz denilerek alınan bir tedbir. Bütün bunlar işe yarar mı? Piyasalara bakıldığında yaramaz. Bu bir kriz göstergesi” ifadelerini kullandı.
OECD’nin dolar/TL’deki yüksek volatiliteye vurgu yaptığına işaret eden Durmuş, “Hem para fiyatı hem de meta fiyatı hızla artıyor. Normalde binde 2, binde 5 artar örneğin. Bu hareket çok arttığında piyasada fiyat almak da karar almak da mümkün olmaz. O nedenle bugün şirketler frene basmış durumda” dedi.
‘ELLERİNDEKİ ARAÇLAR GİDEREK TÜKENİYOR’
Hükümetin enflasyona karşı bir tedbir almak ya da almış gibi görünmek istediğini kaydeden Durmuş, “Parasal sıkılaşmaya gidiyorlar ama volatiliteyi artırıyor. Bu da piyasada ciddi bir kriz göstergesi olacaktır. İktidarın elindeki ekonomi politikası araçları giderek tükeniyor” şeklinde konuştu.
‘GELİR DAĞILIMINI DAHA DA BOZAR, MALİ KRİZ BAŞLAYABİLİR’
Durmuş, “Tasarrufu olan, parası olan bu tahvilleri alabilecek. Hazineden görünen o ki ciddi bir tutar daha çıkacak. Gelecekte ne olacak?” sorusuna şu cevabı verdi: “Bu çok net servet transferi. Bunun doğal sonucu gelir dağılımı daha da adaletsiz hale gelecek. Zengin daha fazla zengin hale gelecek. İkincisi, bu paradan para kazanma işi. Liberaller ‘her bir üretim faktörü kendi marjinal getirisine göre piyasadan gelir elde etsin’ der. Ama bu üretim faktörü değil. Bu paranın götürülüp oraya yatırılması, karşılığında senedin alınması ve karşılığında bir kaynak transferi. Üçüncüsü kamu maliyesi krizine doğru gidiş. Bir yandan KKM, diğer yanda bütçe açıkları. Diğer taraftan GES ile hazineden daha fazla kaynak çıkmasına neden olacak. Bu ciddi bir kamu maliyesi krizi ile sonuçlanabilir. Bir başka boyutu var. Konu dönüp dolaşıyor emek-sermaye ilişkilerine geliyor. O da böyle bir kaynağın vergi gelirleriyle karşılanacak olması. Vergiler de halkların gelir ve ÖTV-KDV biçiminde ödediği vergiler. Bunun da mevcut vergi adaletsizliğini daha da derinleştireceğinin altını çizmek lazım.”
‘ENFLASYONU ÇÖZMEZ’
GES ile ticari ve tüketici kredilerinde sıkılaşma hamlelerinin enflasyon sorununu çözmeyeceğini vurgulayan Prof. Dr. Mustafa Durmuş, “Zorunlu karşılık oranları ve vade oranlarında yapılan değişiklikler, bildiğimiz klasik para politikasının minör araçları. Bu da enflasyonu aşağıya çeker mi, çok zor görünüyor. Türkiye’deki enflasyon sadece talep enflasyonu değil. Enflasyonun asıl kaynağı maliyet enflasyonu. Özellikle de ithalata bağlı, yüksek kurdan kaynaklı enflasyon. Bu kadar yüksek maliyetin varsa kaçınılmaz olarak enflasyon bu seviyede olacak. Bana kalırsa, ‘Göstermelik olarak talep yönlü enflasyonu biraz olsun aşağı çekebilir miyiz’ derdindeler. Onu da yapmaları zor gibi görünüyor. Çünkü parası olan insanlar bugün alabildiğimi yarın aynı fiyata alamayacağım, harcamalarımı öne çekeyim diyor. Bugünden alıyor. Tüketimi yapamayacak olan yoksul kesimin talep enflasyonu ile ilgili hiçbir rolü yok. Asıl orta gelirli grupları etkiliyor. Enflasyonun çözümü bununla imkânsız görünüyor” dedi. (HABER MERKEZİ)