Dünyayı gezip devletten maaş alan çift… En yüksek devlet memuru baba

Toygun Atilla

Fransız şair, yazar, ahlakçı Jean de La Bruyere şöyle diyordu:

“Bir insanı tanımak istiyorsanız onu büyük mevkiye geçiriniz”

Biz de bugün “En yüksek devlet memuru” statüsündeki Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı Metin Kıratlı’nın hikayesinden bahsedeceğiz.

(Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı Metin Kıratlı)

Twitter’daki biosunda tüm anlı şanlı unvanlarından vazgeçmişti.

Kendini tek bir kelime ile ifade ediyor: “İnsan”

Ne kadar da güzel…

“En yüksek devlet memuru” Metin Kıratlı, kendisini sadece ve sadece “insan” olarak tanımlıyordu.

İnsan olmanın sorumluluğu elbette çok büyük…

Hele ki, Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı bir görevi yürüten, “en yüksek devlet memuru” statüsünde bir insan olmanın sorumluluğu kim bilir nice…

“Bir insanı tanımak istiyorsanız onu büyük mevkiye geçiriniz”

Metin Kıratlı, hem insan hem de babaydı. Her baba gibi çocuklarının geleceğini düşünen, onların istikbali ile yakından ilgilenen babaydı.

Oğlu Hasan Celal, gönlünü yeni mezun bir avukat Gül Süslü’ye kaptırmıştı.

İki genç birlikte bir hayat kuracaktı. Bir baba olarak Metin Kıratlı evladını ve müstakbel eşinin geleceğini düşünmek zorundaydı.

O bir insan ve babaydı…

İlk iş henüz hukuk fakültesinden yeni mezun müstakbel gelinini Cumhurbaşkanlığı Hukuk departmanına sözleşmeli avukat olarak yerleştirmek oldu.

Açıl susam açıl…

Güzel bir gelecek için Gül Süslü’ye kapılar açılıyordu.

Cumhurbaşkanlığında sözleşmeli avukatlık elbette iyiydi güzeldi ama devir değişir değiştiğinde sözleşme iptal edilirdi. Müstakbel gelin için, garantili bir iş gerekliydi.

Tam da bu sırada Gül Süslü, Londra’da yüksek lisans yapmak için üniversiteden kabul aldı.

Yüksek lisansa gidecekti ama ücretsiz izne ayrılması gerekiyordu.

(Metin Kıratlı’nın oğlunun düğününden fotoğraf)

Kayınpederi Metin Kıratlı bu duruma kayıtsız kalamazdı.

Genç çift bu şekilde nasıl geçinecekti.

Gelinini istisnai memur kadrosu ile bir anda devlet memuru yaptı.

Açıl susam açıl…

Kapılar bu kez Gül Süslü için İletişim Daire Başkanlığı için açılmıştı.

Neden İletişim Başkanlığı diye soracak olursanız, orada çalıştığında dünyanın her yerinde görevlendirmesi yapılabilirdi.

Hem Londra’da okur, hem gezer, bir yandan da maaşını alabilirdi.

Zaten artık Hasan Celal Kıratlı ile Gül Süslü dünya evine girmişlerdi de…

Hasan Celal Kıratlı’da bu arada Yunus Emre Enstitüsünde işe yerleşmişti.

Baba Metin Kıratlı, oğlu ve gelini için her şeyi yapmıştı.

Genç çift mutlu ve mesuttu.

Metin Kıratlı’nın da baba olarak içi rahattı.

Gelini Gül Süslü Kıratlı, İletişim Başkanlığındaki görevi devam ettiği halde Londra’ya okumaya gitti. Hem eğitimini sürdürüyor hem de maaşını alıyordu.

Ancak bu kez de başka bir sorun oluşmuştu. Yeni evli çiftler birbirlerinden ayrı kalmıştı.

Metin Kıratlı, insan, baba, aynı zamanda da “en yüksek devlet memuruydu”

Çocuklarının geleceğini düşünmeliydi. Sevenler ayrı kalmamalıydı.

Gereğini yaptı.

Gelini Gül Süslü Kıratlı, İletişim Başkanlığından yapılan görevlendirme ile Londra’da hem eğitimini sürdürüp hem de “çalışırken” bu kez de Hasan Celal Kıratlı, Yunus Emre Enstitüsünden yapılan görevlendirme ile Londra’ya atandı.

(Hasan Celal Kıratlı-Gül Süslü)

Sevenler buluşmuştu.

Ancak bu kez de başka bir sorun oluştu.

Hasan Celal Kıratlı’nın, New York’ta yaşaması gerekiyordu.

Her ne kadar o şirketin Hasan Celal Kıratlı’ya ait olduğu ve kuruluş sermayesi olan milyon dolarların Almanya üzerinden aktarıldığı iddiası varsa da…

Elbette biz bunların hiçbirine inanmıyoruz.

Hasan Celal Kıratlı bir Türk genci olarak gurbet ellere New York’a çalışmaya gidecekti.

Gitti.

Yine sevenler ayrı kalmıştı.

Metin Kıratlı, insan, baba, aynı zamanda da “en yüksek devlet memuruydu”

Bu durumu çözmeliydi.

Çözdü.

Gelini Gül Süslü Kıratlı’ya New York’ta bir üniversite bulundu ve o da ABD’ye uçtu.

İletişim Başkanlığı’ndaki kadrosu mu?

Evet o halen devam ediyor.

Peri masalının sonuna gelirken.

Bu yazıyı atama için bekleyen öğretmenlere, iş bulmak için didinen üniversitelilere, evlatlarının geleceği için çabalayan emekçi babalara ithaf ediyoruz.

Son sözümüzü ise yine eskilerden gelsin…

“İnsan ile insan arasında fark vardır. Bir demirden hem nal hem de kılıç yaparlar”

Toygun Atilla

Odatv.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir