Toplumun önde gelen kanaat önderleri, siyasetçileri ve fikir adamları tarafından da okunan şiirleriyle gönüllerde yer bulan büyük mütefekkir, 88 yaşında vefat etti. Edebi ve düşünce hayatını “Diriliş Nesli” olarak tanımladığı gençliğin yetişmesine adayan Karakoç’un şiirleri 1950’li yıllardan bugüne kadar Büyük Doğu, Hisar, Mülkiye, İstanbul, Şiir Sanatı, Hamle, Pazar Postası, Türk Yurdu, Hür Söz, Soyut, Hilal, Diriliş dergilerinde ve çeşitli mecralarda yayınlandı. Şair, yazar, Çocuk Vakfı Başkanı Mustafa Ruhi Şirin, yaptığı açıklamada “Bilge şair” Sezai Karakoç’a Allah’tan rahmet, “Diriliş gönüllülerine” de başsağlığı diledi. Karakoç’un “Medeniyet” ve “Diriliş” düşüncesinin kurucusu olduğuna işaret eden Şirin, “Sezai Karakoç, cumhuriyet döneminde metafizik boyutlu bir düşünce akımının boy atmasına öncülük ederek Türkiye’nin merkez ülke olması idealini yeni nesillere hatırlatmakla kalmadı, çağın ve insanlığın sancılarıyla yüzleşmeyi önerdi. Bir medeniyet düşünürü, medeniyet şairi ve ‘Diriliş’in mümtaz şahsiyeti Sezai Karakoç’u doğmuş ve doğacak çocuklar adına selamlıyorum.” değerlendirmesini yaptı. Sezai Karakoç üzerine yazıları bulunan şair ve yazar Kamil Eşfak Berki de usta şairin kaybının çok ani olduğunu belirterek, konuya geniş bir zaman dilimi kapsamında yaklaşmakta fayda gördüğünü söyledi. 20. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin çöküşünden sonra toplumda adeta duraklama dönemi yaşandığını, bu dönemde değerli şairlerin ve sanatçıların art arda geldiğini ifade eden Berki, şunları kaydetti: “Benim görüşüme göre Birinci Dünya Savaşı çıkmasaydı bir ‘Osmanlı rönesansı’ yaşanabilecekti fakat bu akamete uğramıştır. Bununla birlikte Mehmet Akif, Yahya Kemal ve özellikle Necip Fazıl ile fikir hayatı da gümrah bir şekilde başladı. Ardından Sezai Karakoç, o döneme göre fikir yoğun olarak şiirin yanında tefekkürü de kendinde gerçekleştirdi. Bugüne kalan çok şümullü bir dünya görüşü ortaya koyabildi ve bunu yapabilmek için yaşadı. Bir çok düşünürün sağlayamadığı ‘fikriyatını yarıda bırakmama’ başarısını da göstermiştir.”
Sezai Karakoç’un fikirlerinin gelecek zamana bir köprü sağladığını vurgulayan Berki, “Onun fikirleri sadece Türkiye ile sınırlı kalmayacak, inşallah Misak-ı Milli’nin dışında da bütün İslam alemine çok doğru açılımlar getirecektir.” dedi. Kamil Eşfak Berki, “Çok hasbi bir şahsiyetti. Fikirleri de çok sağlam ve berraktır. Yeni nesiller onun fikirleriyle beslenecektir. Bu da toplumumuz için ve bütün İslam alemi için inşallah çok hayırlı verimlere yol açacaktır. Onun sayesinde yeni nesiller zamana daha hür bakabilecektir.” diye konuştu. Şair Süreyya Berfe, “Bizim şairliğimiz Sezai Bey’in şairliğinin yanında hiçbir şeydir. O çok müstesna bir insan ve çok müstesna şairdi.” dedi. Üniversitede okuduğu 1960’lı yıllarda tanıştığı Karakoç’un o yıllarda Sultanahmet’te metruk bir odada kaldığını aktaran Berfe, “Camı, çerçevesi kırık bir yerdi ama o orada çalışıyordu. Peygamber gibi bir adamdı. Onun mısralarından bir tanesi de ‘Uzatma dünya sürgünümü benim’ şeklindeydi. Rabbine söylüyordu bunu. Mesele Müslümanlıksa eğer bir insan ancak bu kadar mükemmel bir Müslüman olabilirdi. Diriliş dergisindeki yazılarını dört gözle beklerdim.” diye konuştu. Sezai Karakoç gibi insanların yaşarken kıymetlerinin yeterince bilinmediğini dile getiren Berfe, şunları kaydetti: “Çok nankör bir toplum olduk. Kimin umurundaydı Sezai Karakoç? Dünya artık başka bir yöne doğru gidiyor, sarsılan, hırpalanan, yıpranan değerler var. Toplumumuzun ve insanımızın önce kendine karşı samimi olması gerekiyor. Öldükten sonra konuşmak kolay tabii ki ama bu değerlerimize yaşarken de kıymet vermeliyiz. Onun kitapları ve şiirleri her gün her gece okunmalı ve okutulmalı. Onu ancak okuyarak ve okutarak şad ve yad ederiz. Samimiysek, onu gerçekten seviyorsak her fırsatta günlük hayatımızın içine Sezai Bey’i katmalıyız, temsil ettiği değerler manzumesinin bir yeri olmalı hayatımızda. Sezai Karakoç’un edebiyatta ve şiirde başka bir idraki vardı. Maalesef onun izini devam ettiren birisi de çıkmadı. Sezai Bey hep hak bildiği yolda ilerledi.” Berfe, Sezai Karakoç’un Diriliş dergilerinin eksik sayılarını para almadan kendisine verdiğini anlatarak, “Dünya nimetini hiç görmüyordu. Gönül gözü, akıl gözü, inanç gözü olan varsa Sezai Bey’in farkını görürler. O şair deyip geçilebilecek biri değildi. Ona iyi şair demek bile kısır kalır, onu kuşatmaz.” ifadesini kullandı. Şair ve yazar Mürsel Sönmez de Karakoç’un kitapları ve şiirleriyle 14-15 yaşlarımda tanıştığını belirterek, “Sezai Karakoç, 1980 öncesi bizim için yol gösterici bir değerdi, yoldaki işaretti. Diriliş dergisini de çıktığı dönemlerde dikkatle takip ettik. Şiirinin büyük gücü ve tefekkürünün de ona paralel yüksek çıtası bizi cezbetmişti. Sezai Bey yıkılmış bir medeniyetin ve dağılmış bir coğrafyanın varlığını ve hayatiyetini ispatlayan isimlerden birisiydi. Bu medeniyetin gelecek umudunu var eden biriydi. Bu bakımdan Türkiye, İslam dünyası ve insanlık için çok mühim isimdi.” değerlendirmesini yaptı.
Sezai Karakoç’un fikirlerinin gelecek zamana bir köprü sağladığını vurgulayan Berki, “Onun fikirleri sadece Türkiye ile sınırlı kalmayacak, inşallah Misak-ı Milli’nin dışında da bütün İslam alemine çok doğru açılımlar getirecektir.” dedi. Kamil Eşfak Berki, “Çok hasbi bir şahsiyetti. Fikirleri de çok sağlam ve berraktır. Yeni nesiller onun fikirleriyle beslenecektir. Bu da toplumumuz için ve bütün İslam alemi için inşallah çok hayırlı verimlere yol açacaktır. Onun sayesinde yeni nesiller zamana daha hür bakabilecektir.” diye konuştu. Şair Süreyya Berfe, “Bizim şairliğimiz Sezai Bey’in şairliğinin yanında hiçbir şeydir. O çok müstesna bir insan ve çok müstesna şairdi.” dedi. Üniversitede okuduğu 1960’lı yıllarda tanıştığı Karakoç’un o yıllarda Sultanahmet’te metruk bir odada kaldığını aktaran Berfe, “Camı, çerçevesi kırık bir yerdi ama o orada çalışıyordu. Peygamber gibi bir adamdı. Onun mısralarından bir tanesi de ‘Uzatma dünya sürgünümü benim’ şeklindeydi. Rabbine söylüyordu bunu. Mesele Müslümanlıksa eğer bir insan ancak bu kadar mükemmel bir Müslüman olabilirdi. Diriliş dergisindeki yazılarını dört gözle beklerdim.” diye konuştu. Sezai Karakoç gibi insanların yaşarken kıymetlerinin yeterince bilinmediğini dile getiren Berfe, şunları kaydetti: “Çok nankör bir toplum olduk. Kimin umurundaydı Sezai Karakoç? Dünya artık başka bir yöne doğru gidiyor, sarsılan, hırpalanan, yıpranan değerler var. Toplumumuzun ve insanımızın önce kendine karşı samimi olması gerekiyor. Öldükten sonra konuşmak kolay tabii ki ama bu değerlerimize yaşarken de kıymet vermeliyiz. Onun kitapları ve şiirleri her gün her gece okunmalı ve okutulmalı. Onu ancak okuyarak ve okutarak şad ve yad ederiz. Samimiysek, onu gerçekten seviyorsak her fırsatta günlük hayatımızın içine Sezai Bey’i katmalıyız, temsil ettiği değerler manzumesinin bir yeri olmalı hayatımızda. Sezai Karakoç’un edebiyatta ve şiirde başka bir idraki vardı. Maalesef onun izini devam ettiren birisi de çıkmadı. Sezai Bey hep hak bildiği yolda ilerledi.” Berfe, Sezai Karakoç’un Diriliş dergilerinin eksik sayılarını para almadan kendisine verdiğini anlatarak, “Dünya nimetini hiç görmüyordu. Gönül gözü, akıl gözü, inanç gözü olan varsa Sezai Bey’in farkını görürler. O şair deyip geçilebilecek biri değildi. Ona iyi şair demek bile kısır kalır, onu kuşatmaz.” ifadesini kullandı. Şair ve yazar Mürsel Sönmez de Karakoç’un kitapları ve şiirleriyle 14-15 yaşlarımda tanıştığını belirterek, “Sezai Karakoç, 1980 öncesi bizim için yol gösterici bir değerdi, yoldaki işaretti. Diriliş dergisini de çıktığı dönemlerde dikkatle takip ettik. Şiirinin büyük gücü ve tefekkürünün de ona paralel yüksek çıtası bizi cezbetmişti. Sezai Bey yıkılmış bir medeniyetin ve dağılmış bir coğrafyanın varlığını ve hayatiyetini ispatlayan isimlerden birisiydi. Bu medeniyetin gelecek umudunu var eden biriydi. Bu bakımdan Türkiye, İslam dünyası ve insanlık için çok mühim isimdi.” değerlendirmesini yaptı.