Gündem maddesi eksikliği hemen hiç hissedilmeyen ülkemizde, yeni bir tartışma konusu da “maskeli program”. Yarışma, ülkenin esaslı konuları arasından bile sıyrılıp yoğun bir şekilde tartışılıyor. Kanal, tartışmalardan memnun olmalı ki, haftada bir olan yayını iki güne çıkardı. Madem tartışılan konu “maskeler”, o halde biz de tarihte buna dair neler varmış, biraz yakından bakalım. Maskenin kitabî tanımlarında şöyle şeyler yer alıyor: “Yüze takılan; tipik olarak koruma, kılık değiştirme, performans sergileme veya eğlence için giyilen nesne. Antik çağlardan beri kullanılan maskeler hem tören hem de pratik amaçlı olabiliyor.” Maskenin etimolojisine baktığımızda ise kelimenin; Latince “hayalet, kâbus” anlamındaki “maska” ile “yüzü gizlemek veya korumak için örtülen” manasındaki İtalyanca “maschera”dan türetilerek İngilizce ve Fransızca’ya geçtiği biliniyor. Dünya dilleri arasında maskenin çağrıştırdıklarına dair belki de en isabetli anlam ise Arapça’da bulunuyor. Arapça’da “maskharah”, soytarı anlamına geliyordu. Soytarı da “sakhira”dan, “alay etmek”ten türetilmişti. Bazı dil bilimciler, özellikle Müslüman Arap edebiyatında kullanımın bu yönde olduğunu ve kimi Batı dillerine de bu kökten geçiş olduğu görüşünü savunuyorlar. Maskeler, asırlar boyunca tapım ritüellerinde kullanılmıştı. Tarih nehrinde tevhid merkezli dinlerden hemen her uzaklaşıldığında devreye, soyutu somutlaştırma girmiş, peşi sıra da putlar, resimler, semboller görünür hale gelmişti. İnsanlar da bu nesnelere kutsiyet atfetmekle yetinmemiş, o nesnelerden ilhamla “tanrısal izler taşıyan maskeler”i de üretmişlerdi. Böylece kâh tanrılara yakın olduklarını, kâh da tanrısal güçleri bedenlerine geçirdiklerini zannediyorlardı. Bu bazen, şeytan ve sair tabiatüstü kötü varlıkların gücünü bedenlerine transfer etme gibi de düşünülüyordu. Dolayısıyla maskenin kullanımda olduğu pek çok ritülein; gizem, ezoterizm, inisiyasyon türünden çağrışımlarla anılması da kaçınılmaz oluyordu. Maskenin, tabiî insan çehresini gizliyor olması, kaçınılmaz bir biçimde “kandırma”yı da gündeme taşımakta. İnsanlık tarihinde 9 bin yıl öncesine kadar izi sürülebilen maskelerin, günümüz popüler kültürünü de etkileyen kökeni ise antik Yunan ve Roma’daydı; tabii bütün tuhaf aldatmacalarıyla birlikte. Yunan “Bacchanalia” ve “Dionysus” kültlerinde maske, toplumsal statülerin, baskıların bir süreliğine gizlendiği, farklı bir biçimde gösterildiği müsamereler için kullanılırdı. Böylece kişi davranışı üzerindeki olağan kontroller geçici olarak askıya alınır ve insanlar rütbe veya statülerinin dışında sefih eğlencelere dalarlardı. Fransız felsefeci René Guénon, Roma festivallerinde maske takılan bir köle ya da suçluya geçici olarak kraliyet nişanı ve statüsü verildiğini, festival boyunca maskeli kölenin birçok ayrıcalığa sahip olduğunu, en uç biçimde eğlenebildiğini ancak şenlik bitince de öldürüldüğünü yazmıştı. Antik Roma’da ise maske ailenin ölmüş üyelerine ulaşma aracı olarak görülüyordu. Romalı aileler, bir yakınlarının yaşı ilerlediğinde ya da öldüğü sırada, yüzünün bir kalıbını çıkartırlardı. Bu kalıplar, ailenin özel tapınağı “lararium”a konulur, ibadet vakitlerinde ölmüş aile ferdinin ruhunun o kalıplarda, maskelerde olduğu varsayılarak saygı duruşu yapılır, muhtelif övücü sözlerle ailenin ataları anılırdı. Ergenlerin yetişkinliğe geçiş törenleri de (inisiyasyon) ataların maskelerinin önünden geçilerek yapılırdı. Maske toplumda önemli bir kişiye aitse ona ilişkin kimi tiyatro oyunları sergilenir, oyuncular maskesini taktığı kişiyi canlandırırdı. Maskelerin oldukça farklı amaçla kullanıldığı dönem ise Orta Çağ Avrupa’sıydı. Bu dönemde birçok Batı ülkesinde maske, takan kişiyi aşağılama ya da acı çektirme amaçlıydı. Mesela bir “utanç maskesi” olarak kötü öğrenciye, kulakları abartılı büyük eşek maskesi geçirilirdi. Acı çektirme amacıyla da özellikle Engisizyon’un verdiği mahkumiyet kararları uyarınca yüze demir maske geçirilirdi. Bu tür maskeler, mahkemenin belirlediği sürece suçlunun yüzünde durur, hatta bu ceza bazen ömür boyu kaydıyla verilirdi. Ondokuzuncu yüzyılın sonlarından itibaren ise maskeler bazı ülkelerin hapishanelerinde mahkûmları suçlarının mahiyetine göre ayrıştırmak, diğerleri arasında yalnızlaştırmak ve herkese sürekli işledikleri suçları hatırlatmak için kullanılmıştı. Genellikle en ağır suçları işleyenlere beyaz kumaştan yapılmış ve sadece gözlerinin göründüğü maskeler takılırdı. Günümüzde bazı Uzakdoğu sporları ile özellikle ABD’deki sert dövüş sporlarında da maske kullananlar görülmekte. Ayrıca kimi müzik grupları da sahneye maskeli çıkıyor. Giderek dünya çapında etkinliklere konu olan Cadılar Bayramı ile Rio Karnavalı ve benzeri – Venedik Karnavalı, Çin Yeni Yıl Kutlamaları gibi – daha az bilinen karnavallarda da bolca maske kullanılıyor. Meksika’daki Ölü Maskeler Günü’nde kafatası şeklindeki maskelerle “ölen kişileri onurlandırılmasını” kutlaması yapılıyor. Avusturya Krampusnacht Festivali’nin favori maskesi ise mitolojideki “boynuzlu iblis” figüründen esinlenerek takılmakta. Venezüella’nın Dans Eden Şeytanlar karnavalında da “boynuzlu iblis” figürünün yer aldığı maskeler kullanılıyor. Maskelerin, eski dönemlerde de modern zamanlarda da kimi sapkın eğilimlerde bir aksesuar olarak kullanıldığı da bir vakıa. Öyle ki “bu ihtiyaçlar” için dünya çapında bir “mazo sado endüstirisi” faaliyette. Bazı ülkelerde güvenlik gerekçesiyle zaman zaman maske yasağı görülmüş, bazı yasaklar halen de geçerliyse de bu sınırlamanın çok da etkili olmadığı biliniyor. * Britannica Ansiklopedisi, Maskelerin İşlevleri ve Biçimleri Maddesi * Alexandra Schonfeld, Dünyadaki Kültürel Maskelere Bir Bakış, Newsweek Dergisi, 29 Haziran 2020